Ümit Şimşek: Müslümanların derdi her zaman devlet olmuştur

KARAR TV'de konuşan gazeteci-yazar Ümit Şimşek, Müslümanların gözünde devletten daha büyük bir mesele yok. Müslümanların derdi her zaman devlet olmuştur. Yani bu da bugünün meselesi değil, yüzyıllar öncesinden gelen bir telakki. Devlet konusu, kafayı taktığımız ve bir türlü oradan çıkamadığımız bir şey. Devlet İslam’a hizmet edecekse, inanç özgürlüğünü herkese birden sağlamalı. İsteyen putperest, Hristiyan, Mecusi, Ateist, isteyen de Müslüman olur' dedi.

KARAR TV'de Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in yorumuyla yayınlanan Yüzleşme programına konuk olan gazeteci-yazar Ümit Şimşek, İslam aleminin şu an içerisinde bulunduğu durumu değerlendirdi. Müslümanlar için devlet kavramının Muaviye ile birlikte aşırı kutsal kabul edildiğinin altını çizen Şimşek, devlet liderinin her istediğini yapabilmesinin yanlışlığına dikkat çekti. Bunun aksine aslında önemli olanın herkese inanç özgürlüğü tanınması olduğunu belirtti.

Şimşek, 'Müslümanların gözünde devletten daha büyük bir mesele yok. Müslümanların derdi her zaman devlet olmuştur. Yani bu da bugünün meselesi değil, yüzyıllar öncesinden gelen bir telakki. Nereden çıktı bu telakki? Yani sorulması gereken soru bu aslında. İkincisi ise soruyu kime soracağımızı bilmemiz gerekiyor. Devlet konusu, kafayı taktığımız ve bir türlü oradan çıkamadığımız bir şey. Ama kafamız buraya nereden geldi, nereden takıldı, bu tuzağa nereden düştük. İslam’ın çıkışında böyle bir mesele yok, Resulullah’ın hayatında böyle bir dert yok. Ama Muaviye’nin ilk oluşmasını hatırladığımızda çok derin bir kırılma görülüyor. ‘Ben kılıcımın zoruyla geldim ve size verdiğime razı olun’ anlayışı hakim oluyor. Şimdi Peygamber Efendimiz ve Hz.Ömer dönemindeki anlayışa bakın bir de Muaviye dönemindekine bakın. Ve o günden bu yana da Müslümanlar devleti çok kutsamıştır, bazen kral suretinde bazen de sultan, halife işte bugün de daha başka isimler kullanıyor. Müslümanlar bu insanların her türlü emrine girmeye hazır bir hal kazanmış, şu anda böyle bir durumdayız. Ve devlet kutsal bir şey, her şey onun için var. Müslümanlarda devlet esastır ve insanlar da ona tabi bir ulustur anlayışı yerleşmiş. Mesela bunu Nizamülmülk’ün Siyasetname kitabının başlangıcında açıkça görebilirsiniz: ‘Allah sultanları yarattı ve onlara halk lazım olduğu için de bizi yarattı’ diye başlar. Kitapta var, emirlerinin yerine getirmek için sultan insanların kafasını, kolunu keser, işkence eder gibi şeyler görüyorsunuz. Şimdi İslam alemi yüzyıllardır bu metinler ile beslenmiş ve böyle bir şey zihnimizde var. Yani her birimizin içinde devletin kutsal bir kavram olduğu yönünde bir his var. İşte, burada böyle hisler nereden geldi sorusunu sormamız lazım' şeklinde konuştu.

yeni-proje-59.jpg

'DEVLET İSLAM'A HİZMET ETMEK İSTİYORSA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAĞLAMALI'

'Meseleyi dört bir tarafıyla bakabilmek ve layık bir şekilde görebilmek için insandan başlamamız lazım. Allah insanı niçin yarattı? Çünkü burayı bozuyoruz. Burada devlet hakkında söylediklerimiz, geliyor dayanıyor ‘İnsan niçin vardır?’ sorusuna. Şimdi insan eğer İslam’ın gelişinden maksat bütün insanlara ‘La ilahe illallah’ dedirtmek olsaydı, o zaman insana ne lüzum vardı diye sorarız. Çünkü bütün kainat zaten ‘La ilahe illallah’ diyor. Allah, günahkar ve isyankar insanı niçin yaratsın? İnsandan başka bir şey bekleniyor. Özet olarak söyleyeyim, neticede Allah öyle bir varlık yaratıyor ki kendisine muhatap olacak. Yani meleklerin anlayamayacağı şeyleri anlayacak. Bir taraftan maddi lezzetleri aldığı gibi diğer taraftan da bütün manevi hazları alabilecek. Cenabı Hakk’ın bir takım şuuratını bile anlayabilecek. Mesela Allah’ın affettiği gibi affedecek, Allah’ın ihsan ettiği gibi ihsan edecek, Allah’ın ikram edebildiği gibi ikram edebilecek ve daha evvelden var olmayan eserler ortaya koyabilecek. Allah’ın verdiği zeka ve onun kanunlarından istifade ile oraya Süleymaniye’yi dikecek, öbür tarafta destanlar-şiirler yazacak. Burada Bach’ın eserine kadar gidebiliriz.'

'Allah’ın insanı yaratmasında bir kısmı dünyaya bir kısmı da ahirete ait olan bir kısım gayeler var. Bu gayelerin hangi ortamda vücuda geldiği sorusunu sormamız lazım. Çünkü o ortamı bulamadığımız zaman öz önce bahsettiğimiz kavga ve fitne çıkarma durumunu çıkması söz konusu, şu anda içinde bulunduğumuz durum. Demek ki bunu önleyecek şeyin düzen olması gerekiyor. Yani insan gelecek ama başı boş olmayacak. Ama bu düzen, hepsinin iradesini elinden alarak tek bir yere bağlayarak otur deyince oturmasını kalk deyince kalkmasını sağlayacak bir düzen olmayacak. Olursa, insanın yaratılışında güdülen maksat usule gelmez. Zaten dediğimiz gibi kainat melek dolu, Allah neden insanları yaratsın. Burada, insanlardan beklenen şey, zorlama olmadan Allah’a iman etmeleri. Ama zorlama olduğu zaman bu gaybi imanı baltalamış oluyorsunuz. Gelen ne olacak, kılıç korkusu ile iman edecek. Allah’ın istediği şey bu değil, zaten böyle bir iman makbul de değil. Eğer insan serbest şekilde seçecekse, alternatiflerin de aynı serbestlik ile önünde bulunması lazım. Şimdi bunu tam anlamıyla sağlamak gerekiyor. Yani devlet İslam’a hizmet edecekse, bu özgürlüğü herkese birden sağlamalı. İsteyen putperest, isteyen Hristiyan, isteyen Mecusi, isteyen Ateist, isteyen Müslüman olur. Ama tecavüz etmemek şartıyla.'