Seçimlerle akidemizi mi tazeliyoruz?

Geçenlerde haber kanalları arasında gezerken denk geldiğim bir programda duyduklarım karşısında şaşırmasam da adının önündeki titrine bakarak hem şahıs adına hem de ülkem adına üzüldüm. Bir STK başkanı önümüzdeki yerel seçimler için aynen şunları söylüyordu: “Belki bunu söylemem doğru değil ama yine de söyleyeceğim, -aslında yapacağı hatanın da farkında ama güya doğruculuk yapıyor- bana göre falancaya oy verenlerin imanlarını bir gözden geçirmeleri lazım!” Devamında da sırıtarak “Gerçek bu” diyor.

Adayın kim olduğu, hangi şehir olduğu çok da önemli değil “emaneti ehline verin”diyen bir dinden çok “çamurdan da olsa bizden olsun” diyen bir anlayışa yakışacak söylem. Bu tiplere atalarının dinlerini takip edenlerden ne farkları olduğunu herhalde sormaya gerek yok!

Çok uzun zamandır ülkemizde hemen her alanda bu zihniyet zaten egemen ve kimsenin eli de kimseden daha temiz değil.

Bugün geldiğimiz noktada bu tür saçmalıklar bize kurumsal reflekslerin nerede ise tamamen kaybolmasından kaynaklı olarak çok da tuhaf gelmiyor, çünkü kurumlarımız verecekleri tepkiler için bir yerlerden işaret bekleme ihtiyacı hissediyorlar.

Bugün kurumsal refleksi ile iyi kötü bir çizgi tutturmaya çalışan tek kurum olarak sadece Anayasa Mahkemesi kaldı.

Anayasa Mahkemesi’nin iktidarın büyük ve küçük ortağının hedefinde olmasının sebebi belki biraz da bu.

Maalesef ülkeyi yöneten anlayış kurumların kendilerinden bağımsız ilkesel hareket edebileceklerini, etmesi gerektiğini kabul etmek istemiyor ve halkın çoğunluğu da bunu normal kabul ediyor. Anayasada nelerin yazdığı bu açıdan çok da kimsenin umrunda değil.

Yukarıdaki sayın başkana gelecek olursak o ve benzerleri hep vardı ve hep olacaklar ama sorun buna yürekten inanan milyonların olması.

İslam tarihinin en karanlık günlerinde kan gövdeyi götürürken bile Hz. Ali hiçbir muhalifi ile din üzerinden tartışmaya girmezken ve özellikle bu durumdan kaçınırken bugünün müslümanlarının Hariciler ve Muaviyecilerin yolundan gitmesi gerçekten çok üzücü.

***

Seccade için kıyamet koparırken siyaseten yalan söylemeyi normal kabul etmek!

Ve bunu hiç sorun olarak görmemek inandığımız dinin ayetlerinin bulunduğu kitabın iki kapağı arasında kilitli kaldığı anlamına gelmez mi?

Tepki gösterilecek onlarca şeyin hiç birine ses çıkarmayıp İmam-ı Azam’ın mezhebine uyduğunu düşünmek! İlginç değil mi?

Eminim bugünkü takipçilerinin bir çoğu Ebu Hanife ile aynı dönem yaşasa idiler muktedirler ile birlikte zindan bekçiliği yaparlardı.

***

Küçük çıkarlar için, Cumhuriyetten bile eski kurumlarımızı temsil edenlerin camialarının iradesini ipotek altına alır gibi açıklama yapabildiği bir ortamda zaten ortada korunacak çok da bir değer kalmadığı açık değil mi?

Takımımız yeterki şampiyon olsun, evladımız haketmediği işe girsin, tarım arazimiz konut arazisi olsun, ödemediğimiz vergimiz affedilsin üstüne teşvik alalım, mahkemeler bize başka ele başka çalışsın, belediyelerin rantı bizim mahalleye aksın vs. vs…

***

Aklı başında gençlerimiz, eli iş tutan insanlarımız ülkeyi terkediyormuş kimin umrunda ki; yeter ki akidemizi kurtaralım! Gerisi hikaye...

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum