Mazlumun tek silahı: Doğruluk ve hakikat

Dünyada mustazaflar (zayıf bırakılmışlar) için doğruluk ve hakikat üzere olmak dışında bir yol yok. En küçük bir hataları dahi hakim güçlerce şiddetle ezilmelerine yol açabiliyor. Bu makûs talih hemen her yerde ve her zaman diliminde maalesef acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

Sizin, size yapılan zulme karşı direnişiniz eğer olumsuzlanabiliyor ve kalabalıklar tarafından da mahkum edilebiliyorsa haklı davanızı doğru ve dürüst olarak savunmaktan başka çareniz yok. Bu nedenle güçlünün aymazlığı gibi hareket etme lüksünüz yok. Kötünün yöntemlerini kullanmak size kazandıran değil tam tersi kaybettiren bir olguya dönüşebiliyor.

Bunu bizim gibi demokrasisi az gelişmiş ülkelerde muhalefet için de söyleyebiliriz. İktidarlar her türlü yanlışı yapabilir, yanlışlarını ellerindeki devlet gücü ile örtebilir hatta tüm suçu muhaliflere yıkabilirler. Bu nedenle muhalefetin en küçük bir yanlışı-hatayı dahi yapma lüksü yoktur!..

Gazze’de olan bitenlere medeni dünyanın(!) etkin güçlerinin verdikleri tepkiye bakınca ne demek istediğimi hemen anlarsınız. Daha birkaç hafta öncesine kadar kendi halkının dahi istemediği ve sokaklarda protesto ettiği, ABD’nin yaka silktiği, Batı’nın bıktığı Terör Devletinin başı Netanyahu Hamas’ın bir hareketi ile kendini akladı.

Yıllardır İsrail’in zulmettiği, öldürdüğü Filistinliler unutuldu Hamas’ın öldürdüğü siviller dünyanın gözüne sokuldu.

Tüm Gazze, Hamas yüzünden cezalandırılırken aslında bizim çok yabancı olmadığımız bir retoriği kullanıyor İsrail Terör Devleti. “İçlerinde Hamas teröristlerini saklıyorlar…” Ve bu gerekçe ile okul, hastane, ev ayrımı yapmadan, kadın çoluk çocuk demeden insanları öldürme hakkını kendisinde görebiliyor ve dünyanın vicdansız güçlerinden de açık destek alabiliyor.

Tüm bunlar olurken insanı umutlandıran şeyler de olmuyor değil. Bu şiddet ve orantısız güç kullanımı karşısında bizzat İsrail’in içinden vicdan sahibi insanlar dehşet içinde bu teröre bizde kolay kolay göremeyeceğimiz bir şekilde itiraz ediyorlar.

Bunlardan birisi geçmişte barış müzakerelerine İsrail adına katılan Daniel Levy. BBC’de katıldığı programda BBC sunucusunun “İsraililer, “Bakın biz kendimizi savunuyoruz, Gazze’deki Hamas hedeflerini vuruyoruz, bir terör örgütünün kökünü kazımayı amaçlıyoruz” diyor.” Demesine sert çıkarak “Bunu gerçekten hiç istifinizi bozmadan mı söylüyorsunuz? En temel haklarından mahrum bırakılmış bir nüfusun içine ilişmiş bir terör örgütünün kökünü askeri harekatla kazımanın mümkün olduğunu mu düşünüyorsunuz gerçekten? Tarihte görülmüş mü böyle bir şey? Bir ülkenin liderlerinin gıdayı, elektriği, suyu, sivil nüfusun tüm ihtiyaçlarını kestiğini ve bu yolla militanları hedef aldığını inandırıcı bir şekilde söylemek mümkün mü? Üzgünüm ama bu tür yalanlar karşılıksız kalamaz. Ve bu yalanı kendinize söylemeniz de yanlış politikalara yol açar.”diyor. Ve bu tutumun insanlığa yakışmadığını ve savaş kışkırtıcılığı olduğunu belirtiyor.

Yine İsrail medyasının en eski ve etkili yayın organlarından biri olan Hareetz yazarı Gideon Levy “İsrail korkunç bir bedel ödemeden iki milyon Gazzeli’yi hapsedemeyecektir!” başlıklı yazısında şunları yazabiliyor:

“Masum insanlara ateş edeceğiz, insanların gözlerini çıkaracağız ve yüzlerini parçalayacağız, onları kovacağız, süreceğiz, el koyacağız, soyacağız, insanları yataklarından kaldıracağız, etnik temizlik yapacağız ve tabii ki Gazze Şeridi’ne yönelik inanılmaz kuşatmayı sürdüreceğiz ve her şey yoluna girecek öyle mi?

***

Başbakan Benjamin Netanyahu yaşananlarda en büyük bir sorumluluğu taşıyor. Bu sorumluluğun bedelini ödemek zorunda ancak bu mesele onunla başlamadı ve o gittikten sonra da bitmeyecek…
Şimdi hem İsrailli kurbanlar için hem de Gazze için acı acı ağlamalıyız. Tek bir gün bile özgürlüğü tatmamış olan Gazze için; nüfusunun çoğu İsrail’in sürdüğü mültecilerden oluşan Gazze için ağlamalıyız…” (yazının tamamı için https://serbestiyet.com/)

Şimdi Hamas’ın eylemini alkışlayanların da neyi alkışladıklarını düşünmeleri gerekiyor. Haklı bir dava nasıl da haksız duruma düşürüldü.

Doğu ve kadim medeniyetlerin varisleri ne durumda olduklarını fehmetmeliler.

Asırlar önce yazılmış kültürel kodlar ile bugünü değerlendirmek ve bunları yenileyememek!.. İçinde bulunduğumuz hali kavrayamaz ve çıkış yolu bulamazsak İŞİD’in cariye pazarları, Taliban’ın eve kapattığı kızları, Hamas’ın sivil katliamı benzerleri ile daha çok karşılaşmak zorunda kalacağımız açık. Sonra da bunların bir şeylerle alakası olmadığına dünyayı ikna etmeye çalışırız. Çalışsak bile kimsenin pek kale almayacağı da ortada.

Geçen yazımda yeni bir hikâye yazmaktan bahsetmiştim; siz eğer dünyaya daha iyi bir hikâye vaat edemiyorsanız maalesef kaybetmeye mahkûmsunuz demektir.

Not: Bu yazıya nokta koyarken Belçika’daki menfur saldırı meydana geldi. Vah ki ne vah!..

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum