İmparatorluk batıran kahramanlar!

Kamuoyunda son dönem sıklıkla İttihat ve Terakki Cemiyeti liderleri ve özellikle Enver Paşayı öven yazılar alıp başını gitmiş durumda. TRT’de denk geldiğim bir belgeselde de Çanakkale ve Kut Zaferleri Erkan-ı Harbiye Nazırı olması vesilesi Enver Paşa’ya mal ediliyor, övgüler havada uçuşuyordu.

Nedense bu eşsiz zaferlerin sonunda Irak’ın elden çıktığı, İstanbul’un işgal edildiği kasıtlı olarak görmezden geliniyor. Halbuki durum çok bariz bir şekilde ortada ve savaş sırasında çeşitli cephelerdeki anlık başarılar sonucu değiştirmemiş ve imparatorluk paramparça olmuştu.

Anlamak istemeyenlere maç örneği vererek anlatırsak, 90 dakika boyunca maçı 2-0 önde götürseniz bile eğer uzatmalarda 3 gol yemişseniz bu 90 dakikalık üstünlük sizin maçı kaybettiğiniz gerçeğini değiştirmiyor.

İttihatçıların kavgacılıkları, mücadelecilikleri, vazgeçmeyişleri ne denli övünülecek şeylerse basiretsizlik, plansızlık, hayalperestlikleri ve gerçekçilikten uzaklıkları da o derece ve daha fazla yerilecek konulardır.

Karadeniz Baskını bizi savaşa sokarken konu kamuoyuna Rusların İstanbul’u işgal hazırlığı içinde oldukları gerekçesi ile meşrulaştırılmıştı. Ancak, bu iddiaya rağmen Rusların Karadeniz filosu yok edilmemiş ve kısmi bir zarar verilmekle kalınmıştı, Amiral Souchon’un bu durumdan memnuyetsizliğini kaynaklardan okuyabiliyoruz.

Biz sevdiklerimiz hakkında güzel hikaye yazmayı nedense çok seviyoruz.

Sarıkamış’ta yaşananlar ortada. Bu korkunç felaketin başkahramanı Enver Paşa olmasına rağmen sanki hiç suçu yokmuş da ona yanlış bilgi veren alt kademelerin suçlanması insanı gerçekten hayrete düşüyor.

Birileri de Paşamızın binlerce askerimiz donarak şehadet mertebesine erdiği sıralarda İstanbul’daki zevcine yazdığı duygusal mektupları okuyarak ne kadar ince bir adam olduğu konusunda fikri mesai yapıyor.

İddia doğru ise alt kademeler neden acaba böyle davranmak zorunda kaldı? Eğer tepedekilerin aklı ile hezeyanları arasında makul bir çizgi olsa idi böyle felaketler yaşanır mı idi?

Efendim ama çok vatanseverlerdi!..

Klasik Osmanlı Vakanivüsleri bile bunlar kadar devlet, padişah taraflısı geçmişe bakmıyor halbuki.

Türkmenlerden nefret eden Hoca Saadettin Efendi bile sayfalarca Türkmenleri ve Kızılbaşları yerdikten sonra bir iki paragrafla da olsa devletin içinde bulunduğu rezilliği itiraf ediyordu. Padişah dünyadan el etek çekmiş, kapıkulları halkı soyup soğana çevirmiş, halk aç sefil, timarlar parayla alınıp verilir, kadılar rüşvetle iş görür olmuş vs. vs…

E bunlar dünyanın her yerinde isyan sebebi zaten…

Sen kara kışın ortasında gerekli hazırlıkları yapmadan askeri cepheye sürersen olacaklar da belli… Ve bu çok övülen adamlar koskoca bir halktan bu rezilliği savaş sonuna kadar gizlemeyi de başardılar.

Bu adamlar siyasi ihtirasları yüzünden Balkan Harbinde Edirne’nin düşmesine de sebep olmuşlardı ama gel gör ki hepsi çok kahramanlar. Falih Rıfkı Atay’ın Zeytin Dağı’nda anlattıklarının alt metnini okuduğunuzda Cemal Paşa’nın tavırlarının Arapları bizden nasıl uzaklaştırdığını da anlarsınız.

Üç Paşalar memleketi çok severken diğer herkes hain!..

Ve ilginçtir Türkiye bu anlayıştan bugüne kadar bir türlü kurtulamadı. Kim iktidar olursa olsun ister siviller ister vesayetçiler fark etmiyor iktidar kimde ise asla eleştiriyi, yol gösterilmeyi, uyarılmayı kabul etmiyor.

Bunları yapanlar hep hainlik ve dış mihrakların oyuncağı olmakla itham ediliyor.

Hata üstüne hata yapıp sonra da bunları muhaliflere yıkmaksa milli sporlarımızdan.

I. Dünya Savaşına girmek kaçınılmazdı diyenlere Mondros öncesi İngilizler’in Türklerin savaşa devam etmek gibi bir çılgınlığa kapılacaklarından duydukları endişeyi hatırlatmakta fayda var. Daha önce yazdığım gibi tüm planlar ilk kurşun atıldıktan sonra çöp kutusuna gider çünkü artık her şey anlık kararlar ve talihinize bağlıdır.

Ama biz anlamamakta direniyoruz. Putin Ukrayna’yı birkaç hafta da alacağını sanırken bizde de Suriye’deki savaşın üç haftada biteceğini düşünenler vardı bir zamanlar…

Peki, ne oldu? Suriye’de savaş yıllardır devam ediyor ve Ukrayna savaşı da yılını devirmiş durumda.

Savaş’ın dışında kalmak belki söylendiği gibi kaçınılmazdı diyelim ama o günün şartlarında gücümüzün farkında bir şekilde hareket edebilse idik tarihin çok farklı şekilde yazılacağı açıkken olan bitenler üzerinden geçmişten bugüne güzel hikayeler uydurmasak keşke.

O güzel hikayeler maalesef bizim sağlıklı bir nesil yetiştirmemize ve geçmişten ders almamıza izin vermiyor. Bizler Müslüman olmamıza rağmen tevekkülü bile yanlış anlıyoruz.

“Enver Paşa emretsin ölürüz”cülerle dolu etrafımız.

Halbuki tevekkül elden gelenin yapılmasından ve tedbirlerin alınmasından sonra işin Allah’a havale edilmesidir. Bizse kalpten Allah’a yöneliyor ama amel kısmını boş geçiyoruz.

Nedense bu bana muhalefetin son seçim yenilgisini hatırlattı. Her şeyin uygun olduğu bir ortamda yenilmek ancak hayalperestlik, beceriksizlik ve gerçeklerden kopuklukla mümkün olabilirdi değil mi Enver Paşacılar?

YORUMLAR (38)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
38 Yorum