Bir insan ömrünü neye vermeli?

Bugün bayram ama insan babasını kaybedince nedense çok da bayram gibi gelmiyor artık bu günler.

Babam gittiği günden beri hayat bir başka akıyor. Allah anneme uzun ömür versin, çok şükür o hala başımızda.

“Bir insan ömrünü neye vermeli” türküsünü ilk kez Hasret Gültekin’den dinlemiştim. Söz ve müziği Zülfü Livaneli’ye ait olsa da ne vakit bu türküyü duysam ya da dilime düşse onun Sivas Madımak Katliamında daha 22 yaşında iken hayatının baharında solup giden yüzü ve sesi gelir aklıma.

Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin

Rahmetli türküleri çok severdi. Uydudan açtığı bir türkü kanalını hemen her gün dinler ve ara ara da ah çekerdi.

Evinden daha yedi yaşında iken azap çıkmış el kapılarına, 9 yaşında da öksüz kalmış. Azap çıkışının hikayesi de ilginç. Bir kıtlık senesinde evlikteki yığılı ekinin başında dedem ağlayarak “bu sene çoluk çocuk aç kalacak, bir iki çuval un olaydı en azından karınları doyardı” diye göz yaşı dökmüş. Babam da eşik dibinden olanı biteni izlemiş. Bir süre sonra köye başka bir köyden mala davara bakmak için azap arayan bir adam gelmiş. Babam adamı görünce adama gidip demiş ki “Beni de al” Adam “Evladım sen daha çok küçüksün, dayanamazsın” desede ısrar etmiş. “Babama bir çuval un ver. Beni de götür, dene, beceremezsem geri gönderirsin yoksa kardeşlerim acından ölecek” demiş. Adam bu söze dayanamamış almış götürmüş. Evden çıkış o çıkış.

Vefatından birkaç ay önce “Taşı yastık yapıp, toprağa yatmayı özledim” demişti.

Rahmetli Babaannem sevgisini hiç göstermezdi babama biz de bunu bilirdik. Türkü dinlerken ya da söylerken içten ve derinden “Ah.. anam ah!” dedikçe biz de takılırdık “Baba ebem seni çok da sevmezdi” diye, hiç ses etmezdi… Anasıdır ne de olsa, hiç sevilmez mi?

Yüreğim ürperir kapı çalınsa
Esmeyen yelimden hile sezerler
Künyeler kazınır demir sandıkta
Savrulup gidiyor ömür dediğin

Elliye merdiven dayayan hayatımda iki kişi hayatımdan hiç çıkmadı. Birincisi Kamber Dedem diğeri de Babam. Dizleri dibinde büyüdüğüm ve yol, edep, erkan öğrendiğim Dedemin bu yalan dünyadan gerçek dünyaya göçünün üstünden neredeyse 23 yıl geçmiş. Babam da bu diyarı terk edeli bir 3 yıl kadar olacak neredeyse.

Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün incesi
Ayrılık gününün kör dereleri
Bölünüp gidiyor nehir dediğin

Fakat ikisinden de ayrılmayı bırakın sanki daha da yakınlaşmışız gibi hissederim çoğu kez. Yine şairin dediği gibi “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmasaydı!” Vefatları çoğu kez aklıma gelmiyor ve ne zaman dalıp gitsem seslerini ve sıcaklıklarını duyar gibi oluyorum hemen yanı başımda. İçlenip kederlensem teselli eden, keyiflensem benimle birlikte gülen…

Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı onur mu taş dikenli yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Çırpınıp duruyor yaprak dediğin

Çok şükür ki ikisinden de çok güzel şeyler öğrendim ve öğrettiler. Ali okulundan başka okul görmemiş bir baba verebileceğinin en fazlasını vermiş, koca bir Pir kaybolup giden bin yıllık bir yolun pınarından su içirmiş ki ne mutlu bana…

İçimizdeki benlik kurbanını da kestiğimiz bir bayram olması dileğiyle cümlenizin bayramını kutlar, Allahtan gidenlere rahmet biz kalanlara da hayırlar dilerim vesselam.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum