LGS'den uzak tutulması gereken öğrenciler
3
Türkiye’de ortalama 1 milyon 200 bin öğrenci bu yıl sekizinci sınıftan mezun oluyor. Bu öğrencilerin 120 bine yakını merkezi sınavda aldıkları puanlara göre proje okullarına yerleşecek. 10 bine yakını da LGS sonuçlarına bağlı sınavla öğrenci alan özel okullara yerleşecek. Geri kalan öğrenciler de adrese dayalı okullara MEB tarafından yerleştirilecek.
LGS’ye girmek isteğe bağlı. Ancak bizde geçmişten gelen yanlış bir alışkanlık, her öğrencinin kendini LGS’ye girme zorunda hissetmesi. Merkezi yapılana tabi olmak zorunda hissetmek toplumsal refleksimizde var.
MEB, LGS’de çıkacak örnek soruları her ay yayınlıyor. MEB’in yayınladığı Örnek soruları incelediğimizde bazı velilerin çocuklarını LGS’nin dışında tutmaları çocukların daha sonraki eğitim öğretim süreçlerinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi açısından
daha yararlı olur.
Üç dönemdir yayınlanan örnek soruları incelediğimizde LGS, sadece ani çalışma ile akılda kalan öğrencinin neyi bilip neyi bilmediğini sorgulamıyor sormuyor da.
Eğer öğrencinin geçmişten gelen düzenli kitap okuma, ders çalışma, soyut konularda fikir yürütme, sorumluluk alıp sorumluluğun gereğini yerine getirme, sorunlarını kendi başına çözme alışkanlığı yoksa LGS’de başarıyı yakalama imkanı çalışsa dahi yeterli olmayabilir, olmaz da.
LGS’de özellikle eleyici sorular müfredatta olsa dahi okullarda değinilmeyen, işlenmeyen sorulardır. MEB, yedi yıl boyunca öğrenciye vermediğinin sorgulamasını yapıyor bir nevi bu sorularla.
Davranış, düşünme ve duygunun aynı anda doğru yönetilip yönetilmediğini sorguluyor.
MEB sınavda 13-14 yaşına gelmiş 8. Sınıf öğrencisine sorularda ipucu bilgilerini veriyor. Öğrenciden; heyecan yapmadan, kaygı ve stresten uzak, dikkat hatası tuzağına kendisini düşürmeden, duygu ve aklın aynı anda uyumlu çalışmasıyla verilen bilgiden yola çıkarak soruları çözüp doğru sonucu bulmasını istiyor. Öğrencinin bilgisini ölçerken öğrencinin sınav süreci boyunca kendisini doğru yönetip yönetemediğini de hesaba katıyor.
Ne söylemek istediğimi daha iyi anlamak için sizlere Roald Dahl'ın romanından sinemaya uyarlanan Charlie'nin Çikolata Fabrikası’nı izlemenizi öneririm. Filmi izlerken Charlie karakterinin finale kalırkenki doğal kişiliği ile yarışmada elenen diğer karakterlerin kişiliğini karşılaştırmanızı rica edeceğim. Başarının, kazanmanın; doğru bir aile ekosistemi içinde doğru kişilik kazanmakta geçtiğini göreceksiniz.
Anlayış ve bilgiyi aynı seviyede ulu bilen veliler, çocuklarını başarıya ulaştırır.
Denetim Odaklı yönetimden Çözüm Odaklı eşitliğe
Ünlü İsviçreli psikiyatrist Carl Gustav Jung, Sigmund Freud hakkında arkadaşına yazdığı mektupta şunları yazıyor: “Freud kendisini fil dişi kulesinde görüyor. Bırakın kendisini eleştirmeyi, sakalının bir telinin dahi çekiştirilmesine tahammülü yok.”
Denetim Odaklı kurumlardaki rektörler, müdürler, yüksek rütbeli amirler, öğretmenler, erkek egemen ebeveynler, yuvarlak masada bir dişin tarakları gibi eşit şartlarda sorunların çözümüne yanaşmadıkları sürece Frued gibi Fildişi kulelerinde kalmaya mahkumdurlar. Dolayısıyla kurumlarımız, okullarımız, üniversitelerimiz, evimizdeki sorunlarımız da çözülemez.
Çözüm odaklı liyakat ile herkesin kendisini rahat ifade ettiği, sözünü söylediği güven ortamı içinde kurumlarımızda sorunlarımıza çözüm bulabiliriz. Özellikle eğitim kurumlarımız başarısının merdivenlerine birer birer tırmanır.
Freud olup, fildişi kulesinden emirler yağdırmak ve emirlerin yüksek sesle yerine getirilmesini istemek üzerine çalışan kurumlar iki geri bir ileri çalışmanın ötesine geçemez.
Taş yerinde ağırdır
İstanbul’da yaşıyorum. Bugünlerde İstanbul’un birçok reklam panolarında okulların bursluluk sınavı reklamları var. Yetmedi özel okullardan cep telefonlarımıza bizden izinsiz mesajlar geliyor, aramalar yapılıyor.
Bir yıl sonrasına öğrenci kaydı almak ve veliye ulaşmak için bu tür reklamları eskiden dersaneler yapardı.
İnsan yetiştirme misyonu olan özel eğitim kurumlarımızın bu tür reklamları eğitimin imajına bırakın gölge düşürmeyi eğitimi karanlıkta bırakıyor. Eğitim sektörü para kazanma amaçlı bir sektör imajından kendini arındırılmalı ki velinin nezdinde saygınlığı olsun. Veli gönül rahatlığıyla çocuğunu bu kurumlara gönderebilsin.
Özel okullarımız, tabela reklamlarına harcadıkları bu sermayelerini eğitim kalitelerinin arttırılmasına yatırım yapsalardı kısasürede daha fazla öğrenci talebi ile karşılaşırlardı.
İnsan insanın yurdudur
Bakırköy 70. Yıl Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi “İstanbul’u Okuyorum” projesi adı altında Üsküdar Belediyesinin yeni açtığı kitap kafe “Nevmekan”ı dolaşırken Belediye Başkanı Hilmi Türkmen Bey öğrencilerin yanına giderek öğrencilerle tanıştı. Öğrencileri öğlen yemeğinde Üsküdar belediye binasında ağırladı. Makam odasında ağırladığı Gençlerle Üsküdar’ın tarihi hakkında sohbet etti. Hilmi Bey, erguvan mevsiminde Üsküdar Belediyesine ait Üsküdar Valide Sultan vapurunda öğrencilere boğaz turu sözü verince gençlerin gözleri parladı. Belediye binasının alt katındaki “Resim Müzesi”ni ziyarete giden öğrencilerin şaşkın sevinci gözerinden okunuyordu. Gençler sevinince dünyanın daha bir güzelleştiğini bir kez daha gördüm.
Eğitim konuklarını ağırlayan belediye başkanının bu örnek davranışını görünce.
“İnsan insanın yurdudur.” İbretamiz sözünü insan kendine tekrar etme ihtiyacı duyuyor.
Siyasette her şey mümkündür
İbrahim Kiras
Tasarruf paketi
Taha Akyol
Etki ajanlığı - Bumerang üretimi
Ahmet Taşgetiren
Siyasetin alanı daha ne kadar genişleyebilir?
Elif Çakır
Tasarruf hoş geldi de kime geldi?
Akif Beki
Iskat geleneği ve döviz rezervleri
Mehmet Ali Verçin
Geniş dil modellerine dair
Salih Cenap Baydar
Yakınlaştıkça bulanıklaşan...
Ömer Erdem
Kurtlar Vadisi’nden çıkma diplomat
İlker Yıldız
Değişim bekleyen iflah olmaz iyimserlik
Mustafa Karaalioğlu
Sizin kalbiniz taştan mıdır?
Mehmet Ocaktan
CHP 31 Mart’ın mesajını aldı mı?
Yusuf Ziya Cömert
İrrasyonel sermaye aranıyor!
İbrahim Kahveci
Demirtaş keman çalabilecek mi?
Yıldıray Oğur
Ortaöğretim Türk Dili ve Edebiyatı Taslak Programı’ndaki ‘tematik yaklaşım’ dağınıklığı
Alaattin Karaca